NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
274- (821) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا غندر عن
شعبة. ح
وحدثناه ابن
المثنى وابن
بشار. قال ابن
المثنى: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
الحكم، عن
مجاهد، عن ابن
أبي ليلى، عن أبي
بن كعب؛ أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم كان عند
أضاة بني
غفار. قال
فأتاه جبريل
عليه السلام.
فقال:
إن
الله يأمرك أن
تقرأ أمتك
القرآن على
حرف. فقال
"أسأل الله
معافاته
ومغفرته. وإن
أمتي لا تطيق
ذلك". ثم أتاه
الثانية.
فقال: إن الله
يأمرك أن تقرأ
أمتك القرآن على
حرفين. فقال
"أسأل الله
معافاته
ومغفرته. وإن
أمتي لا تطيق
ذلك". ثم جاءه
الثالثة فقال:
إن الله يأمرك
أن تقرأ أمتك
القرآن على
ثلاثة أحرف.
فقال "أسأل
الله معافاته
ومغفرته. وإن
أمتي لا تطيق
ذلك". ثم جاءه
الرابعة فقال:
إن الله يأمرك
أن تقرأ أمتك
القرآن على سبعة
أحرف. فأيما
حرف قرءوا
عليه، فقد
أصابوا.
[ش
(أضاة بني
غفار) الإضاة
هي الماء
المستنقع كالغدير.
وجمعها أضا
كحصاة وحصا.
وإضاء بكسر الهمزة
والمد، كأكمة
وإكام].
{274}
Bize Ebû Bekir b. Ebi
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Gunder, Şu'be'den rivayet etti. H.
Bize, bu hadîsi
İbnü'I-Müsennâ ile ibni Beşşâr da rivayet ettiler. İbnü'l-Müsennâ Dediki: Bize
Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Hakem'den, o da
Mücâhid'den, o da ibni Ebî Leylâ'dan, o da Ubeyyü'bnü Kâ'b'dan naklen rivayet
ettiki,
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) Benî Gıfârın gölcüğünün yanında bulunuyordu. Derken Cibril
(Aleyhisselâm) ona gelerek :
«Gerçekden Allah
ümmetinin Kur'ân'ı bir harf üzere okumasını sana emrediyor!» dedi. ResûluIIah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Ben, Allah'dan bunun af
ve mağfiret buyurulmasını dilerim. Çünkü benim ümmetim buna taakat getiremez.»
dedi. Sonra Cebrâîl, ona ikinci defa gelerek:
«Allah, ümmetinin
Kur'ân'ı iki harf üzerine okumasını sana emrediyor!» buyurdu ResûluIIah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tekrar:
«Alah'dan bunun afvu
mağfiretini dilerim! Çünkü ümmetim buna taakat getiremez.» dedi. Sonra ona
üçüncü defa gelerek yine:
«Allah Teâlâ, ümmetinin
Kur'ân'ı üç harf üzere okumasını sana emrediyor!» dedi. ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) :
«Allah'dan bunun afv-u
mağfiretini dilerim! Çünkü benim ümmetim buna taakat getiremez.» dedi. Sonra
ona dördüncü defa gelerek:
«Gerçekden Allah,
ümmetinin yedi harf üzere Kur'ân okumasını sana emrediyor. Onu hangi harf üzere
okurlarsa, isabet etmiş olacaklardır.» buyurdular.
(821) وحدثناه
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. حدثنا شعبة،
بهذا
الإسناد،
مثله.
{….}
Bize bu hadîsi
Ubeydullah b. Muâz da rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti.
(Dediki): Bize Şu'be bu isnâdla bu hadîsin mislini rivayet etti.
İzah:
Tıybî'nin beyânına göre
Ubeyy (Radiyallahû anh) ashâb-1 kiramın en ziyâde vera' ve takva sahiplerinden
biri idi. Böyle olmakla beraber o anda Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in —hâşâ—
yalancı olduğu hatırından geçirecek kadar vesveseye düşmesi, şeytanın
telvîs'indendir.
Hz. Ubeyy'in kendi
ifâdesinden anlaşılıyor ki, câhiliyyet devrinde Resûlullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in hak Nebi olduğunu kabul hususunda gaflet ve şüphe içinde
bulunuyormuş. Fakat bu defa şeytan şüpheyi de geride bırakarak, Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i kat'î sûretde yalanlamayı ona vesvese sureti
ile emretmiş.
Kaadı İyâz: «Hatırdan
geçen bu gibi şeyler, üzerinde durulmadıkça muâhazeyi mucip değildirler.»
diyor. Filhakika Mâzirî'nin beyânına göre Hz, Ubeyy'e şeytan tarafından o
dakika ilkaa edilen vesvese, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in tenbîhi yâni
göğüsüne çarpması ile derhâl zail olmuşdur. Zâten Resûlullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in dokunması, onun kalbine kötü kötü şeyler geldiğini anladığı
içindir.
Ubeyy (Radiyallahu anh)
bu tenbîh darbesi ile kendine gelmiş ve yaptığından dolayı son derece utanç ve
pişmanlık duyarak ter dökmüşdür.
Hadîsin bu rivayetinde
Hz. Cibril 'in, Kur'ân-ı Kerîm'i evvelâ bir vecih üzere indirdiği; sonra
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ricası'üzerine iki veçhe çıkardığı;
sonra tekrar ricası üzerine yedi harf üzerine okuttuğu bildiriliyor. Hâlbuki
bundan sonraki rivâyetde üçüncü defada üç; dördüncüde yedi vecihle okuttuğu
beyân edilmektedir. Bu suretle iki hadîs arasında zahiren bir münâfât göze
çarpıyor. Ulemâ bu iki rivayetin arasını bulmuşlar ve: «Birinci rivâyetdeki
(üçüncü defa) tâbirinden; murâd, sonuncu defadır. Netekim sonraki rivâyetde onun
yerine (dördüncü) tâbirini kullanmışdır. Dördüncü defadan murâd, Hz. Cibtîl'in
son gelişidir.» demişlerdir.
Birinci rivâyetden
Cebrail (Aleyhisselâm)'ın gelişlerinin biri hazfedilmiş de olabilir.
Hz. Cibrîl'in bu
mes'elede —her gelişinde— Allah'u Teâlâ'nın bir istek vermeyi va'd buyurduğunu
söylemesi, isteğin kat'î sûretde verileceğini beyân içindir. Sâir istekler ise
kat'î sûretde müstecâb değildirler. İçlerinden kabul edilenleri bulunduğu gibi;
kabul edilmeyenler de vardır.
Babımızın son
hadisinde: «Ümmetin, Kur'ân'ı hangi harfle okurlarsa; matlûba isabet etmiş
olurlar.» buyurulmaktadır. Bu cümleden murâd: «Ümmetin bu yedi vecihden biri
ile okumakda serbestdir. Fakat yedi vecihden öteye geçemezler. Bunu böylece
bilip; kendilerinden sonra gelenlere böylece nakletmeleri gerekir.» demekdir.
Görülüyor ki yedi harf
den muradın ne olduğu ulemâ arasında pek ihtilaflı bir mes'eledir. İmam
Süyûtî «El-İtkaan» nâm eserinde bu
bâbdaki kavilleri kırkbire, Keşraîri ise kırkbeşe çıkarmışdır. Ancak mezkûr
kavillerin bir çoğu zayıfdır.